• Hitler'in saati 1,1 milyon dolara satıldı!

    Hitler’e ait olduğu belirtilen saat, müzayedede 1,1 milyon dolara satıldı.

    Nazi lideri Adolf Hitler’e ait olduğu tahmin edilen saat, ABD’de bir müzayedede 1,1 milyon dolara satıldı.

    Independent gazetesinin haberine göre, saat, ABD'nin Maryland eyaletine bağlı Chesapeake City'deki Alexander Tarihi Müzayede Evi'nde satışa çıkarıldı.

    Hitler’e 1933’te doğum günü hediyesi olarak verildiği düşünülen saat açık artırmayla 1,1 milyon dolara alıcı buldu.

    Müzayede evine göre, Fransız askerleri saati 1945’te Hitler’in Bavyera Alpleri’ndeki evi Berghof’tan "hatıra" olarak aldı.

    Üzerinde gamalı haç (svastika) ve AH baş harflerinin yazılı olduğu saatin Huber marka olduğu bilgisi paylaşıldı.

    Öte yandan, açık artırma öncesi Yahudi liderler ilgili müzayede evini kınadı.

    34 Yahudi liderin yazdığı açık mektupta, saatin satışı "tiksindirici" olarak nitelendirildi ve Nazi eşyalarının müzayededen kaldırılması istendi.

    Daha önce, Nazilere ait çok sayıda parçayı satışa çıkaran müzayede evi, tarihi korumayı amaçladığını açıkladı.

    Hitler'in Münih'teki evinde bulunan, kendisine ait "Kavgam" kitabının kopyası, geçen yıl Alexander Tarihi Müzayede Evi'nde 20 bin 655 dolara satılmıştı.

    Not. Bu haberi bu sabah Mirror'da gördüm ve hemen kaptım (Bkz. "Adolf Hitler's gold watch looted from his mountain hideout sells for £900,000").

    Hitler'in Saatinin Kapağındaki Harfler ve Sayılar

    Hitler, yandaki resimde görülen saate bakmak istediği zaman kapağını soldan sağa doğru çeviriyor ve bakıyordu. Buna göre kapaktaki "AH" harfleri Adolf Hitler'in baş harfleri olmak üzere Gamalı Haç'ın etrafında gizemli sayılar vardır.

    Eğer bu sayıları aralarındaki noktalara göre okursak şu tarihleri bulmuş ya da keşfetmiş oluruz:

    1. 20.4.89: Bu 20.4.1889 ya da 20 Nisan 1889 demektir ve Hitler'in doğum tarihini gösterir. Hitler'in doğum gününe düşkün olduğunu biliyoruz. Örneğin 50. yıl doğum günü olan 20 Nisan 1939 tarihi ülke genelinde ve dünyanın bazı yerlerinde bir Milli Bayram olarak kutlandı. Müttefikler diplomatik olarak kutlamaları yok saysa da Almanya genelinden ve Mihver ülkelerinden Hitler'e hediyeler yollandı, telgraflar çekildi. Kara, hava ve deniz kuvetlerinin yanı sıra SS birliklerinin de katıldığı doğum günü kutlamasında yaklaşık 50 bin kişi Berlin sokaklarında yürüdü (Bkz. "Adolf Hitler'in 50. Doğum Günü").

    2. 30.1.33: Bu da 30.01.1933 ya da 30 Ocak 1933 tarihini gösterir. Bu tarihte Alman Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, bir dizi Parlamento Seçimleri ve ilgili arka oda entrikalarından sonra Hitler'i Şansölye (Başbakan) olarak atadı.

    Bu tarihten önce Hitler ve partisi NSDAP, 31.7.1932'de % 37.27 ile 230 sandalye ve 6.11.1932'de % 33.09 ile 196 sandalye almıştı.

    3. 5.3.33: Bu son tarih 5.3.1933 ya da 5 Mart 1933'ü gösterir. Hitler, 5.3.1933'de % 43.91 ile 288 sandalye aldı. Bu tarihten 1945'e kadar yani diktatörlüğünden önce yapılan son çoğul, özgür seçimler olarak tarihe geçti.

    Bu tarihler hakkında daha detaylı bilgileri "HİTLER: Kötülüğün Yükselişi" adlı belgeselinde bulabilirsiniz (Y.N. Sağ alttaki ayarlardan kaliteyi, 6 köşeli yıldız, 1080p formatına çevirmeyi unutmayınız!)

    Gamalı Haç'taki Gizem

    Eğer Gamalı Haç'taki okların gösterdiği yerlere bakar ve bunları saat yönünde okursak şu bulguyla karşılaşırız: 5-01.

    Peki, sizce bu neyi gösteriyordu?

  • Werner Romberg Türkiye'de

    Öncelikle bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Atatürk'ün Üniversite Reformu 1933'te başlamış değil; Türkiye Cumhuriyeti'ni kurar kurmaz yurtdışına öğrenciler göndermesine rağmen bu değirmenin taşıma suyla dönmeyeceğini anlamasıyla başlıyor. Atatürk, her öğrenciye "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz" mesajını içeren birer mektup yolluyor.

    İşte onlardan ikisinin anısı:

    • 1928 senesinin yazında İstanbul'a gelen Sabahattin Ali, Maarif Vekaleti'nin yabancı dil öğretmeni yetiştirmek için Avrupa'ya öğrenci göndereceği haberi üzerine sınava girer ve başarılı olarak Almanya'ya gider.

    Yakın arkadaşlarından Melahat Togar, ilk bakışta dikkat çeken enerjisini ve belli ki tek bir hayata sığmayan enerjisini, sergide de yer alan şu satırlarla anlatır:

    "Bir 1928 günüydü. Küçük bir öğrenci grubu, Sirkeci'den yola çıkan trenle Avrupa'ya gidiyordu: Çeşitli dallarda öğrenim yapmak üzere Devlet tarafından Almanya'ya gönderilen bu grubun içinde Sabahattin Ali de vardı. (…) S. Ali ile tanışmamız işte bu yolculukta oldu. İlk bakışta ötekilerden ayrılıyordu: Hareketli, şakacı, konuşkan, sempatik bir genç. Sınırları geçtikçe, istasyonlarda durdukça, bütün gördüklerini ilgi ile izliyor, sanki her şeyi hiç çıkmamacasına belleğine yerleştirmek istiyordu. Bunu sonra, beraber geziler yaparken de saptadım: S. Ali, çok iyi bir gözlemciydi", Beyoğlu'nda Sabahattin Ali'yle karşılaşacaksın, şaşırma!

    • Orhan Dirik (ki kendisi Trakya Umum Müffettişliği yapan General Kazım Dirik'in oğludur), Almanya'daki öğrencilik yıllarında bir Yahudi ile karıştırılmaktan korkardı ve Alman Yahudi kadınlarıyla rahatsız edici irtibatlarının kendisini tehlikeye atmasından korkuyordu.

    Bir gün 1936'da Dirik ve birkaç Türk arkadaşı Münih'te öğle yemeğinde Adolf Hitler ile aynı restorandayken korktuğu başına gelir:

    "Aniden rahatsız görünen Führer, yardımcısını çağırdı ve bizi işaret eden bir şey söyledi. SS memuru masamıza geldi ve Almanca bilip bilmediğimizi sordu. Arkadaşlarım beni işaret etti. Bana dönerek milliyetimizi ve şehirde ne yaptığımızı sordu. Türk olduğumuzu ve yüksek öğrenim görmeye geldiğimizi söyledikten sonra Hitler selamı verdi ve masamızdan ayrıldıktan sonra Hitler'e bilgi verdi.

    Adamın suratsız görünüşü hemen değişti ve gülümseyerek bize doğru baktı. Arkadaşlarım koyu tenli ve hafifçe kıvrık burunlu olduğu için, Hitler muhtemelen Yahudi olduğumuzu düşünüyordu; çünkü ülkedeki Yahudiler buna benzer görünür", Mistaken for Jews/Fear of Being Mistaken for Jews, p. 16.

    Fakat Atatürk, kıvılcım olarak yolladığı bu öğrencilerin alevler olarak geri dönmesine rağmen Üniversite Reformu'nu yapmakta kararlıdır. Nitekim Türk Hükümeti, Darülfunun'un toplumun ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle Prof. Dr. Malche'ye bir rapor hazırlatır. Hazırlanan bu rapor 1 Haziran 1932'de Atatürk'e sunulduğunda Darülfunun'a yöneltilen eleştirilerin haklılığını görür ve bunun üzerine raporu tüm ayrıntılarıyla inceleyerek kendi düşüncelerini de ifade eden notları ekler. TBMM 31 Temmuz 1933'te Darülfunun'un lağvedilmesi ve yerine 1 Ağustos 1933'te İstanbul Üniversitesi'nin kurulmasını karara bağlar. Çünkü taşıma suyla değirmen dönmez. Yani Atatürk, 1933'te Nazi zulmünden kaçanların bir kısmının Türkiye gelmesi nedeniyle Üniversite Reformu yapmış değil (Bkz. "1933 Üniversite Reformu'nun Atatürk'ün Kültür Politikasındaki Yeri").

    Almanya'nın Beyni Göçüyor!

    Fakat bu sıralarda Almanya'da bu konuyu etkileyecek gelişmeler yaşanmaktaydı. 1933'ün başlarında iktidara gelen Naziler, ülkedeki Yahudi ve Anti-Nazi insanları sindirmeye yönelik girişimlerde bulunuyordu ve hepsi sanki aralarında anlaşmışlar gibi 1933 yazında Almanya'dan kaçtılar. Bu, Almanya'nın tarihindeki en büyük "beyin göçü" idi. 1933 ile 2. Dünya Savaşı'nın başlangıcı arasındaki 6 yılda Almanya'dan 250,000-280,000 insanın yurtdışına kaçtığı ve bunlardan 3120 kadarının bilim adamı olduğu tahmin edilmektedir.

    Almanya'dan kaçan bilim adamlarından bir kısmı Zürih'te "Yurtdışındaki Alman Bilim Adamları Yardım Cemiyeti" adlı bir dernek kurmuşlardı. Bu derneğin temsilcisi Prof. Dr. Philip Schwartz Türkiye'ye geldi ve meslektaşları için iş ortamını araştırdı. Hükümet ile sürdürülen görüşmeler bir sonuca bağlanınca pek çok mülteci bilim adamına Türkiye yolu açıldı.

    Yardım cemiyeti aracılığıyla Türkiye'ye gelen bilim adamları arasında dünyaca üne sahip olanları da vardı. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse şu isimleri saymak mümkündür: İktisat alanında W. Röpke, A. Rüstow, G. Kessler, F. Neumark; kimya alanında F. Arndt, F. Haurowitz, E.M. Alsleben; tıp alanında P. Schwartz, R. Nissen, A. Eckstein; müzik alanında P. Hindemith, C. Ebert, E. Zuckmayer; hukuk alanında P. Schwartz, E. Hirsch; kent bilimci E. Reuter. Diğerlerini "Haymatloz" adlı belgesinde bulabilirsiniz.

    Türk Hükümeti: "Bize dünyaca ünlü bir matematikçi lazım!"

    Prof. Dr. Schwartz'ın teklifiyle Göttingen Üniversitesi'nden matematikçi Richard Courant ile fizikçi Prof. Dr. Max Born (Nobel ödüllü) ve Prof. Dr. James Franck (Nobel ödüllü) Türkiye'ye gelir. Üçü de Götingen Üniversitesi'nden arkadaştırlar.

    Prof. Dr. Richard Courant, davet öncesi Zürih'te Prof. Dr. Schwartz ile buluşup Türkiye'de çalışma konusunu detaylıca görüşür. Ardından babasının bir dönem Osmanlı Devleti'nin Brüksel büyükelçisi olan Yunan asıllı Alman matematikçi Konstantin Karatodori'ye mektup yazan Courant, İstanbul'daki yaşam şartlarını sorar. Bununla da yetinmez; Berlin'deki matematikçi Willy Prager'e şöyle bir mektup yazar: "Durum giderek ciddileşiyor. İstanbul'da görev yapmak uygun bir fırsat olarak gözüküyor. Mali şartlar çok iyi olmayacak ama muhtemelen görev alacağım"

    İstanbul Üniversitesi'nde görev almak isteyen Courant, arkadaşları Born ve Franck ile İstanbul'a gider. Görüşmelerden sonra dönemin Maarif Vekaleti için bir rapor yazar.

    Courant, İstanbul Üniversitesi'nde bir Uygulamalı Matematik Enstitüsü öngörür. Enstitüde 3 kürsü olmasını tavsiye eder ve her birinde 30-45 yaşları arasında birkaç kıdemli öğretim üyesi ve yardımcılarının olmasını ister ve Avrupalı bilim adamları ile yakın irtibat kurulması gerektiğini belirterek ünlü bir bilim adamının 1 ay boyunca ya da 2 defa ders vermesi için davet edilmesini tavsiye eder. İşte İstanbul Üniversitesi Matematik Enstitüsü bu rapora göre kurulur. Courant raporunda nitelikli öğretmen ve mühendislerin eğitiminde matematiğin önemli rolüne vurgu yapar. Yüksek bilimsel standartlar, uygulamalı bilimlerle sürekli irtibat, öğretim boyunca pedagojik ilkeleri dikkate alma, öğrencilerle öğreticiler arasında yakın temasın önemini anlatır. Ayrıca Matematik Enstitüsü için şu matematikçileri tavsiye eder: Edmund Landau, Willy Prager, Stephan Cohn-Vossen, Werner Fenchel ve Isaac Jacob Schoenberg. Türk Hükümeti ise kurulacak Matematik Enstitüsü'nün yöneticiliğini Richard Courant'a teklif eder. Ancak Richard Courant, İstanbul Üniversitesi'nin seviyesinin birkaç yılda Avrupa standartlarına getirmenin, özellikle matematik ve fizik için, mümkün olamayacağını ileri sürerek teklifi geri çevirir.

    Türk Hükümeti ise dünyaca ünlü birinde ısrar eder. Bunun üzerine Berlin'deki Uygulamalı Matematik Enstitüsü yöneticisi 50 yaşındaki Richard von Mises enstitünün başına getirilir. Von Mises, 1933-1939 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Matematik Enstitüsü'nde görev yapar ve 1943'te evleneceği Berlin'deki asistanı Hilda Geiringer'in Türkiye'ye gelmesini sağlar. Geiringer de 1934-1939 arası Türkiye'de çalışır. 1939'da Richard von Mises'in Harvard Üniversitesi'nin daveti ile Türkiye'den ayrılması üzerine, yerine Matematik Enstitüsü'nün direktörlüğünü her yıl alfabetik sıraya göre Enstitü'den bir profesörün üstlenmesi kararlaştırılır. İlk direktörlük Prof. Dr. Kerim Erim'e verilir ve hayatının sonuna kadar görevini devam ettirir. 

    Şimdi, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nü okurken bunlardan çoğunun adını duymuştum ve hatta bazılarının kitaplarını okumuştum. Örneğin, Edmund Landau'nun bir Analiz kitabını okumuş ve orada "Landau Sabiti"nden bahsedildiğini görmüştüm. Ama bu matematikçiler ve genelde de diğerleri sadece kısıtlı bir sürede öğretim üyeliği yapmışlar; dünyaca ünlü bir eser vermiş değiller. Sanki bal yapmayan eşek arısı gibiler. Oysa Werner Romberg, bu yönüyle onlardan ayrılır!

    Romberg'in Naziler'den Kaçış Hikayesi

    1933 yazında Nazi zulmü nedeniyle Münih'ten Dnipro'ya kaçar. Hitler, 12 Mart 1938'te Avusturya'yı ilhak edince dikkatini şimdiki Çekya'ya yöneltir ve Mayıs 1938'de Oslo'daki arkadaşı Hylleraas'a yardım edebilmek için Varşova'dan Prag'a geçer. Fakat Hitler'in Münih Antlaşması nedeniyle burayı da işgal edeceğini anlayınca 20 Kasım 1938'te de Prag'tan Oslo'ya uçar. Bu, bir matematikçinin önsezisi midir bilinmez ama, Romberg Naziler'den hep bir adım önde olur.

    Ancak Hitler'in durmaya niyeti yoktur. Çünkü Hitler, Weserübung Operasyonu'nu devreye sokunca 9 Nisan 1940'da Oslo hariç her yere sürpriz saldırılar olur. Ama ileride Oslo'nun da bu saldırılardan nasibini alacağını anlamakta gecikmez ve Oslo'da Upsala'ya kaçar. 1940-1944'te burada kalır. 1944'te Oslo Almanlar tarafından özgürlüğüne kavuşturulunca Oslo'ya döner ve Hylleraas'ın asistanı olarak resmi bir pozisyon alır. 1947'de Norveç vatandaşı olur ve Naziler'den kaçış hikayesi böylece sonlanmış olur.

    KapakGeçici kitap kapağı, 04.02.2017, 21:26:28. Bu kapağı "Mathematicians Fleeing from Nazi Germany" kitabının kapağından esinlerek yaptım.

    Romberg, Norveç'in küçük bir şehri olan Tröndheim'da kalıyordu ve orada Nümerik İntegral'deki o ünlü katkıyı yaptı. DKNVS, bu ünlü katkıyı yazdı. Makalenin sunumu 14 Şubat 1955'te yapılan ortak toplantıda NTH'deki (ki şimdi NTNU) Matematik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sigmund Selberg'e verildi ve 28 Nisan 1955'te Komisyon Başkanı F. Bruns Bokhandel'in kaşesiyle onaylanarak "Vereinfachte numerische Integration (Basitleştirilmiş Nümerik İntegral), Norske Vid. Selsk. Forh. (Trondheim) 25 (1955) 30-36" adıyla tüm dünyaya duyuruldu. Fakat o sırada Nazi sürgünü olduğu için NTH'de bir pozisyona sahip değildi, ama aynı yıl Videnskapsselskabet'e üye seçildi. NTH'deki Uygulamalı Matematik Bölümü'ne ancak 1960'da atanabildi...

    Şimdi sözü fazla uzatmadan hemen çalışmama geçeyim.

    İlk çalışmam olan "Romberg İntegrali Kronolojim 1" bir karalama çalışması iken "Romberg İntegrali Kronolojim 2" çalışması ise Bölüm 1'de iyice yetkinliğe kavuşmuş ve Bölüm 2'de ekstrapolasyonlara bir giriş yapılmıştı. Fakat 3. çalışmam buradaki başlığı hak edecek derecededir.

    Romberg İntegrali Kronolojim 3:

    • Bölüm 1: Trapez Metodunun Geometrik Yorumu ve Sonuçları, S. 1-15.
    • Bölüm 2: Romberg Metodu'ndaki Algoritmalar İçin Ekstrapolasyonlar, S. 16-28.
    • Bölüm 3: Mathematica Programları ve Demoları, S. 29-34.
    • Bölüm 4: Ekler, S. 35-52.

    Çok yakında yayımlayacağım bu çalışma A3 formatında 60 sayfadır ve bununla birlikte 6 tane Mathematica programı, 4 tane demo vardır.

    Buna göre Bölüm 1'i kitabımdakine yakın tuttum. Yani geçmişin anısına Romberg'in yukarıda anılan tezinin tam çözümünü verdim. Bunu hiçbir kaynakta göremezsiniz. Bölüm 2'de ise 2003'te keşfettiğim "E-ATA 1 Algoritmaları"ndan genel bir ekstrapolasyon verdim. Bölüm 3'teki tüm program ve demolar buna göre yazılmıştır ve anlaşılan o ki Romberg gerçekten de Türkiye'de!