Arşimet’in Metodu MV İstanbul'da

     Arşimet’in Metodu-Milenyum Versiyonu albümü aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır:

A.     Albüm Dosyaları:

  1.      Düzgün Poligonlar ile 1. Nesil Ters Transandant Fonksiyonlar Ver. 2

  2.      Düzgün Poligonlar ile 1. Nesil Ters Transandant Fonksiyonlar Ver. 1

  3.      1. Nesil Ters Transandant Fonksiyonları’nın Tanımlandığı an ve bn Dizisinin Genel Özellikleri Ver. 1

  4.      1. Nesil Arktanjant Fonksiyonu ile Pi Sayısının Hesabı Ver. 3

  5.      1. Nesil Arktanjant Fonksiyonu ile Pi Sayısının Hesabı Ver. 1

  6.      Archimedes, Viete ve Taner YÖNDER tarafından Pi sayısı için verilen serilerin genelleştirilmesi Ver. 2

  7.      Rasyonel Yaklaşımlar Ver. 1

  8.      Sinx/x ve Tanx/x Fonksiyonlarının Sonsuz Çarpımdan Sonsuz Toplama Açılımı Ver. 1

  9.      Limitle Doğal Logaritma ve Euler Sabiti Ver. 1

10.  1. Nesil Transandant Fonksiyonlar Ver. 1

B.     Programlar: Pi için Java kodlu bir program.

C.     Videolar: Pi için 7 video.

      Şu anda, bu albümün yayını için ilk olarak planlanan şekil budur. Ancak, zamanla varolan bölümlerin genişletilmesiyle ve yeni bölümlerin eklenmesiyle bu albüm genişletilecektir.

      Şimdi, size bu albümün girişi ve en önemli kısmı olan Arşimet’in Tarihi El Yazmasını (Archimedes’ Palimpsest) bir linkle sunarak, bu tarihi el yazmasının 1920’lerde İstanbul’daki bir kütüphaneden nasıl çalındığına dair herkesi araştırmaya davet ediyorum.

      Sözkonusu, Arşimet’in Tarihi El Yazması, bir mezatevi olan Christie’de 29 Ekim 1998/Perşembe günü 2.000.000 $’a satılmış! Adamlar hem bize intikal bir eser olan Arşimet’in Tarihi El Yazması’nı 1920’lerde İstanbul’dan çalıyorlar, bu da yetmezmiş gibi, bir de bizim her yıl Cumhuriyet Bayramı olarak kutladığımız günde, 29 Ekim 1998’de, satıyorlar. Ben bir milletle dalga geçmenin bundan daha kötü bir şekline rastlamadım. Herhalde, tarihimiz boyunca Türk Milleti olarak hiçbirimiz bizi böylesine aşağılayan bir olayla karşılaşmamıştık. İşte, bu albüme bir bakıma Ulusal Onurumuz'u rencideden kurtaran bir çalışma olarak büyük şanslar ve tesadüfler sonucunda 1 yıl boyunca çalıştığımı; bu tarihi, ama bizim için çok acı, gerçeği öğrendikten sonra ancak farkına varabildim ve çok yakında da bu albümü “M. K. ATATÜRK’e Arşimet’in Metodu-Milenyum Versiyonu albümünü sunarken” albüm kapağıyla sizlerin beğenisine sunacağım.

      Allah, bir daha bize böyle acı olaylar yaşatmasın.

Derya PAMUK TULUM 19.06.2002 03:25

      Not:

1.      Ne yazık ki; yaptığımız uzun araştırmalar sonunda Türkiye'de bir çalışmanın onaylanması için Noter'den başka herhangi bir tasdik kurumu olmadığından ve noterde yukarıdaki dosyalardan yalnızca 29 sayfalık bir çalışma için benden istenen ücret 93.000.000 TL ve bütün çalışmalar için de yaklaşık 1.000.000.000 TL olması ve sonuçta internette bir e-kitap için özellikle çok cazip imkanlar sunan Amerikan Şirketleri'nden birine bu albümü e-lisans ile onaylatmaktan başka bir çarem kalmadığını görüyorum. Onun için, bu albümün başlığına "Arşimet'in Metodu-Milenyum Versiyonu Amerika'ya gidiyor." yazdım. Çünkü, bu tür alanlarda çalışanlar için Türkiye'nin koşulları oldukça ağır. Adamlar neredeyse elimizi, kolumuzu bağlayacaklar. Yine de, TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE.

2.      19.06.2002/03:15 itibariyle albümün son dosyası "1. Nesil Transandant Fonksiyonlar, Ver. 1" eklenmiştir. Böylece albümün sayfa sayısı 250'yi aşmıştır. Eğer, albümü Türkiye'de herhangi bir notere tasdik ettirirsem, şimdi en az 1.000.000.000 TL isterler. Oysa, herhangi bir Amerikan Şirketi e-lisans yoluyla size yıllığı 20 Dolar'dan hem de internette noterlik imkanı sağlamaktadır. Siz olsaydınız, hangisini tercih ederdiniz?

3.      Bir konuda dikkatinizi çekmek isterim: Hatırlarsanız; Arşimet'in Palimsest'i (Yukarıdaki resimde yer alan el yazması) 1920'lerde İstanbul'daki bir kütüphaneden çalınarak, 29 Ekim 1998'de Amerika'nın New York eyaletindeki dünyaca ünlü bir mezatevi olan Christie'de satılmıştı. Şimdi, bu albüm de, yine İstanbul'dan zorunlu olarak Amerika'ya gidiyor.

4.   Arşimet'in Metodu'nun Yeniden Bulunuşu ve Arşimet'in Metodu-Milenyum Versiyonu albümü hakkında detaylı bilgi için

Arşimet'in Metodu'nun Yeniden Bulunuşu ve Arşimet’in Metodu-Milenyum Versiyonu (Format: PDF)

linkine tıklayınız.

5.      Bu haberin son güncellemesi 19.06.2002 03:25'te olmuş ve ilk ilanı da 5 Mayıs 2002'de yapılmıştır. Çünkü, bu albüm için daha önceden "Arşimet'in Metodu Milenyum Versiyonu albümü hedeflenen tarih 19.5.2002’de ve en geç 1.6.2002’de sitemde yayınlanacaktır." mesajını vermiştim.

      DİKKAT: 10.02.2003/14:00 itibariyle bu dosya hakkındaki görüşlerim: Öncelikle bu dosyada ne yazdımsa, hepsinin arkasındayım. Yani, gerçekten de bu albümü mali durumumu sarsmayacak şekilde onaylatmak istiyordum. Çünkü, uzun bir çalışma dönemini kapsayan bu çalışmaları, her ne kadar hala bazı zihniyetler tarafından değersiz görülse bile, kendi iç muhasebem sonucu Türkiye'de kalmasına gönlüm razı oldu. Hele ATA'nın resimlerine baktığımda, sanki bana “Şimdi ne yapacaksın çocuk?” diyordu ve kendi kendime "Tamam Paşam!" dedim (Bu kararım albüme ilk çalışmaya başladıktan ve bittikten sonra durumdan vazife çıkarmadan ibarettir.) ve "Maliyeti ne olursa olsun bu çalışma bizde kalacak" dedim. Çünkü

Tarihi olmayanın geçmişi yoktur

Derya PAMUK TULUM

      Bu konuda ATATÜRK’ün tarihimizin (özellikle Türk Tarihi) ortaya çıkarılması için bizzat çalışmalar yaptığını ve Türkiye’de arkeolojik kazıların başlamasına önderlik ettiğini biliyoruz. Bu konu hakkında aşağıda Cumhuriyet’ten alınmış kısa bir bilgi var:

      Arkeoloji çalışmaları Atatürk ile başladı

      Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekan Yardımcısı, Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu, Kurtuluş Savaşı'nın ardından cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk'ün, tarihin aydınlanması için arkeolojik kazıların başlamasına önderlik ettiğini söyledi.

      Çukurova Üniversitesi'nce düzenlenen, “Atatürk'ün Eski Eserlere Bakışı” konulu konferansta, konuşan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekan Yardımcısı, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çınaroğlu, dünyada ve Türkiye'de kazı araştırmalarına başlanmasından ilk müze kurulmasına kadar çeşitli konularda bilgi verdi. Türkiye'de bilimsel anlamda ilk arkeoloji çalışmalarının Atatürk'ün isteği ile başladığını anlatan Prof. Dr. Çınaroğlu şunları söyledi: “1923'te Topkapı Sarayı'nın Türk Tarihini yansıtan bir müze haline dönüştürülmesini isteyen büyük önder, tarihe tanıklık eden ve şimdilerde dünyanın ilgisini çeken birçok tarihi yapının gün ışığına çıkarılması için arkeoloji kazılarının başlamasını istedi.”

Cumhuriyet

      "Çaşdaş Uygarlığı" anlayabilmek, kavrayabilmek, dünya yüzünde eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanımakla mümkündür.

Mustafa Kemal ATATÜRK-1930

      ATATÜRK, İNÖNÜ ve Silah Arkadaşları girdikleri savaşlarda cepheden cepheye koşarken, ne yazık ki Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ile birlikte kaybettiği ve zayıf kaldığı topraklarda geçmiş medeniyetlerden bize intikal etmiş Tarihi Eserlerimizi bazı kendini bilmez özellikle Yabancı Arkeologlar ve Tarihi Eser Hırsızları yoğun bir şekilde yağmalamışlardı!

      Geçmiş medeniyetlerden bize intikal etmiş Tarihi Eserlerimizin yurtdışına kaçırılan bölümünün dökümünü veren Yurtdışındaki tarihimiz! başlıklı yazıyı aşağıda sunuyorum:

      Yurtdışındaki tarihimiz!

      Türkiye'den kaçırıldığı bilinen eserler Almanya, Rusya, Avusturya, ABD, Danimarka, İngiltere, İsviçre, İtalya ve Fransa'da bulunuyor. Dava ve ikili girişimlerle 18, interpol aracılığı ile 4 parti eser Türkiye'ye getirildi.

      Yurtdışına kaçırılan ve Anadolu'nun zengin tarihini bugünlere taşıyan eserlerden, "Tarih Hırsızları" tarafından yurtdışına kaçırıldığı bilinenler, Almanya, Rusya, ABD, İtalya, Avusturya, İsviçre, Danimarka, İngiltere ve Fransa'da bulunuyor.

      Kültür Bakanlığı'ndan aldığı bilgiye göre, Türkiye'den tarihi eser kaçırılan ülkeler arasında Almanya ilk sırada yer alıyor.

      Almanya'daki eserlerden Boğazköy Sfenksi, Çorum'da, antik adı Hattuşaş olan Boğazköy ören yerinde Almanlar tarafından 1906-1912 yılları arasında yapılan kazılarda bulunan 2 sfenks ve yaklaşık 10 bin çivi yazılı tabletten oluşuyor.

      Temizlenip onarıldıktan sonra 1917 yılında iade edilmek koşulu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun izni ile Berlin'e gönderilen eserlerden, 2 bin 943 tablet ve bir sfenks, 1924-1942 yılları arasında partiler halinde iade edildi. 1987 yılında ise kalan yaklaşık 7 bin 400 tabletin iadesi sağlandı. Halen Berlin Devlet Müzeleri'nde bulunan diğer Boğazköy Sfenksi'nin iadesi amacıyla Kültür Bakanlığı'nın girişimleri sürüyor.

      KONYA-BEYHEKİM CAMİİ MİHRABI- Selçuklu İlçesi Beyhekim Mahallesi'ndeki, XIII. yüzyıla tarihlenen Beyhekim Camii'nin Çini Mozaikli Mihrabı 1907'de yurtdışına kaçırıldı.

      Halen Berlin'deki Pargamon Museum'un "İslam Eserleri" bölümünde sergilenen eserin Türkiye'ye iadesi amacıyla 1991'de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla başlatılan çalışmalar devam ediyor.

      Konya'nın Akşehir İlçesi Alanyurt Köyü Mülhak Hacı İbrahim Veli Türbesi'ne ait sandukalardan biri, Berlin Doğu Asya ve İslam Sanatları Müzesi'nde bulunuyor.

      DANİMARKA'DAKİ ESERLER

      Diyarbakır Müzesi'nden 1979 yılında çalınan bronz bir sfenks figürüni, Konya'nın Akşehir İlçesi'ndeki Seydi Mahmut Hayrani Türbesi'nden 1994'te çalınan Seydi Ali'ye ait sanduka, 1969'da Şırnak'ın Cizre İlçesi Ulu Camii kapısından çalınan tokmak ve İstanbul Nuruosmaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde 27 envanter numaralı Kuran-ı Kerim'in çalınan 62 sayfasından 2'sinin, Danimarka David's Samling Müzesi'nde olduğu öğrenildi. Eserlerin iadesine yönelik çalışmalar sürüyor.

      BERGAMA-ZEUS SUNAĞI

      İzmir'in Bergama İlçesi'ndeki Pergamon ören yerinde Alman mühendis Carl Humann tarafından 1868-1878 yılları arasında yapılan küçük kazılar sonucu bulunan mimari ögeler, yasadışı yollarla Berlin'e götürüldü.

      Kaçırılan bu parçalar ile sunak, Berlin'de adını verdiği Pergamon Museum'da 1930'lu yıllarda orijinaline uygun olarak inşa edilerek ziyarete açıldı.

      Eserin, ait olduğu doğal ortama iadesi için hukuksal dayanak oluşturacak belgeler kapsamında 1991'den itibaren getirilmesi amacıyla çalışmalar yapılıyor.

      TROYA (TRUVA) ESERLERİ

      Çanakkale'nin Tevfikiye Köyü yakınlarındaki bugünkü adı Hisarlık olan antik Troya kenti, 1868 yılından itibaren Heinrich Schliemann tarafından kazılmaya başlanmış ve 1871-1890 yılları arasında bulunan 17 grup eser yurtdışına kaçırılmış.

      1945 yılına kadar Berlin'de sergilenen eserler hakkında II. Dünya Savaşı'ndan sonra herhangi bir bilgi alınamadı. Dışişleri Bakanlığı'nca temin edilen 1991 tarihli Troya kataloğunun incelenmesinden, 480 dolayında eserin Almanya'da olduğu belirlenerek, listesi sunulup iadeleri istenildi, resmi girişimler sürdürülüyor.

      RUSYA'DAKİLER

      II. Dünya Savaşı ile birlikte kaybolduğu sanılan Troya eserlerinin büyük bölümünün, Moskova Pushkin ve St. Petersborg Herminage müzelerinde saklandıkları öğrenildi.

      1990 yılı sonlarında ortaya çıkarılan bu bilgiler üzerine, eserlerin iadesi için başlatılan çalışmalardan henüz sonuç alınamadı.

      AVUSTURYA'DA BULUNAN ESERLER

      Avusturya'nın Dorotheum kentinde 1997 yılında müzayedede satışa sunulan Üçlü Hakate Heykeli'nin, Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde bulunan Sirkeli Höyük'ten çalındığı yönündeki Büyükelçilik ihbarı üzerine yapılan çalışmalar sonucu, heykelin satışı durduruldu.

      Eserin Türkiye'den kaçırıldığının ispatlanması ve iadesinin sağlanması için Ankara Anadolu Medeniyetleri ve Adana müzeleri ile Ankara Üniversitesi'nden konuya ilişkin alınan rapor, Viyana Kültür Müşavirliği aracılığı ile Avusturya makamlarına iletildi. Eserin geri alınması için açılan dava devam ediyor.

      Avusturya'nın Suben Sınır Kapısı'nda 1999 yılında ele geçirilen eserleri yerinde incelemek üzere İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nden 2 uzman Avusturya'da görevlendirildi.

      Uzmanların hazırladığı rapora göre, eserlerin çoğunluğunun Anadolu kökenli olduğu anlaşıldı. İadeyle ilişkin belgeler, Adalet Bakanlığı'nca Avusturya makamlarına iletildi.

      ABD

      1980 yılında Perge ören yerinden bilimsel kazılar sonucu alt yarısı çıkarılan ve Antalya Müzesi'nde sergilenmekte olan Herakles Heykeli'nin üst tarafının ABD Boston Museum Of Fine Arts ve Shelloy White-Leon Levy adlı koleksiyonerlerin mülkiyetinde olduğu öğrenildi.

      Prof. Dr. Jale İnan'ın yardımı ile yapılan çalışma sonucu, parçaların birbirine ait olduğu ispatlandı. Eserin iadesi için gerekli görüşmeler avukatlar tarafından sürdürüldü. İade ile ilgili olarak yeni bir politika belirlenmesi ve gerekirse dava yoluna gidilmesi düşünülüyor.

      "PAMUKLU TİŞÖRT" DEDİLER

      Türkiye'den İsviçre'ye 1999 yılında "Pamuklu Tişört" adı altında sokulmak istenilen bir grup kültür varlığı, Zürih Havaalanı'nda ele geçirildi. Türkiye'den kaçırıldığı düşünülen eserlerin fotoğrafları temin edilerek yapılan inceleme sonucu, çoğunluğunun Anadolu kökenli olduğu saptandı. Adalet Bakanlığı, eserlerin iadesi için çalışma yapıyor.

      İngiltere'de ele geçirilen bronz Dionysos Heykeli'nin, Türkiye'den götürülmüş olabileceği düşünülerek yapılan inceleme sonucu, Antalya Elmalı'da kaçak kazılarda bulunarak yurtdışına kaçırıldığı anlaşıldı. Anadolu kökenli olduğu belirlenen heykelin iadesi için Dışişleri, İçişleri ve Adalet bakanlıklarından girişimlerde bulunulması istenildi.

      İtalya İnterpolü'nce 1997 yılında ele geçirilen bir Lidya yazıtının Anadolu kökenli olduğu belirlendi ve iadesi amacıyla dava açıldı.

      Paris Galerie Blondeel-Droyan'da olan 13 parça Lidya eserinin, 1993 yılında Türkiye'ye iadesi sağlanan Karun Hazinesi'ndeki eserlerin aynısı olduğu, uzman raporları ile Dışişleri Bakanlığı'na bildirildi. Uzmanlarca yerinde incelenebilmesi için yapılan çalışmalar sırasında, eserlerin Cenevre'ye gönderildiği öğrenilerek, girişimlerde bulunuldu.

      GETİRİLENLER

      Bu arada, 1980-2000 yılları arasında, dava ve ikili görüşümeler yoluyla Türkiye'ye getirilen eserler şunlar: "Aphrodisias Eserleri, Tunç Vazo, Herakles Lahidi, Osmanlı Tombak, Boğazköy Tabletleri, Elmalı Sikkeleri, Lidya Eserleri, Girlandlı Lahit, Marsyas Heykeli, Aphrodisias Friz Bloku, Mermer Kadın Başı, Divriği Ulu Camii'nin Ahşap Panosu, Manş Denizi Batığındaki Eserler, Eşrefoğlu Camii Ana Giriş Kapısı Süsleme Panoları, Heathrow Havaalanı'nda ele geçirilen eserler, Zeugma'dan çıkarılan 2 mozaik, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden çalınan Kuran-ı Kerim ve Oklahoma Gümrüğü'nde ele geçirilen eserler. İnterpol'de yayınlattırılarak bulunan ve Türkiye'ye iadesi sağlanan eserleri ise Aphrodisias ören yerinden çalınan Yüksek Kabartma Baş, İzmir Müzesi bahçesinden çalınan Kadın Heykeli, İzmir Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Camii'nden çalınan Minber Kapısı ve Erdek Açık Hava Müzesi'nden çalınan Torso oluşturuyor."

      Diğer Kaynaklar:

1.      Tarihimizi çaldılar

2.      TARİH KAPIŞ KAPIŞ

linklerine de bakılmasında yarar var.

      Bu konuda en son güncel bir yayın; 8 Şubat 2003'de National Geographic kanalında Ege Uygarlığı hakkında yapıldı. Bu programda çocukluğundan beri rüyalarını süsleyen Truva Hazinesi'ni Heinrich Schliemann'ın nasıl bulduğu ve sonra bu hazineyi nasıl Almanya'ya kaçırdığı, daha sonra öğrencisi İngiliz Arkeoloğu Arthur John Evans'ın Girit adasındaki hazineyi çıkarabilmek için Osmanlı İmparatorluğu'nu Girit'te nasıl aldattığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Girit'i terkedene kadar beklediği ve Schliemann gibi kendisinin de Arkeolog Dünyası'nda nasıl ünlendiği açık bir şekilde anlatıldı.

      Aşağıdaki haber, bize bu programın bir özetini vermektedir:

     Truva Kimin?, Salzburger Nachrichten

      Viyana, 25/08 (BYE) - Tirajı günde 100 bin olan liberal eğilimli Salzburger Nachrichten gazetesinin 25 Ağustos 1998 tarihli sayısında yukarıdaki başlık altında yayımlanan İstanbul çıkışlı ve AFP kaynaklı haberin çevirisi şöyledir:

      Rus hükümeti bundan tam beş yıl önce 25 Ağustos 1993'de, efsanevi Priam Hazinesi’nin Moskova'daki Puşkin Müzesi'nde olduğunu açıkladığında, Türkiye hemen aynı yıl talebini bildirdi: Kendisini Priam Hazinesi’nin sahibi olarak görüyor. Zira 1870'lerden sonra hazineyi ortaya çıkaran ve daha sonra Berlin'deki Prehistorya Müzesi'ne hediye eden Alman Arkeolog Heinrich Schliemann kazılarını günümüz Türkiyesi’nin batı kıyılarındaki o zamanın Osmanlı Truvası’nda yapmıştı.

      Türkiye kendisini Schliemann ve dolayısıyla da Almanya tarafından aldatılmış hissediyor: Gerçi Alman araştırmacı, Osmanlı sultanının izniyle kazılara başlamış ve bir sözleşmeyle gün ışığına çıkarılmış Truva Hazinesi'nin kendisi ve Osmanlı İmparatorluğu arasında paylaşılacağı garantisini vermişti. Ama Schliemann eserleri yurtdışına kaçırdı ve bu nedenle 1875 yılında Osmanlı Mahkemesi’nde hesap vermek zorunda kaldı. Mahkemeye rağmen hazine Berlin'de kaldı. 1945 savaş sonrası karmaşasında müzedeki Altın Kaplar, Diyademler ve Değerli Taşlar ile Süslü Baltalar neredeyse yarım yüzyıl sonra Moskova'da ortaya çıkmak üzere kaybolmuşlardı. Şimdi Türkiye, hazine üzerine yapılan Alman-Rus Kavgası’nda tekrar aldatılacağı tehlikesini ve sonuçta Truva'yı ulusal mirasının bir parçası olarak görüyor.

      Not: 1900’de İngiliz Arkeolog Arthur John Evans’ın Girit Adası'nda başlattığı kazılarda, Ege'deki en eski uygarlık olan Minos'un başkentindeki Knossos Sarayı bulundu.

      İşte! Arşimet'in Palimpsesti de böyle bir rezilliğin sonunda (1920'lerde İstanbul'daki bir kütüphaneden çalındı. Tabii ki bu Yunan kaynaklarının iddiası.) elimizden çıkma ihtimali oldukça yüksek gözüküyor. Bahse varım; Arşimet Palimpsesti tam da Cumhuriyetimizin kurulduğu yılda, belki de aynı gün çalındı. Ne yazık ki, bize kim oyun oynuyorsa ki, aynı şer güç olduğundan hiç kuşkum yok, şu anda Arşimet Palimpsesti ile ilgili bütün kapılar kapalı gözüküyor. Ama, tıpkı bu çalışmalarda olduğu gibi, günün birinde biri Arşimet Palimpsesti'nin nasıl kaybolduğunu veya çalındığını ortaya çıkarırsa, hiç şaşmam.

      Arşimet Palimpsesti ile ilgili sitemde yeterince Türkçe'ye çevirilmiş kaynak var ama, siz yine de araştırmalarınızı yapın!

      Yine bu konuda en son yayınlardan biri: BİLİM ve TEKNİK, TUBİTAK, Sayı: 423, Şubat 2003 dergisinin 70-72. sayfalarında "ARŞİMET İspat, Şaşırtıcılık ve Beklenmedik" bir yazı bulabilirsiniz. Bu yazıda "Bu inanılmaz bulgudan sonra yazı yeniden kayboldu (ya da çalındı)." ifadesi geçmektedir. Oysa, Türkçe kaynaklarda şimdiye kadar Arşimet Palimpsesti'den hep kaybolduğu bahsedilirdi. BINGO: Çalındı. Gerçekten de TEBRİKLER. Çünkü, şimdi 2. noktada da araştırmaların yapılması sonucu ortaya çıktı. Bakalım hangisi doğru: Arşimet Palimpsesti kayboldu mu, yoksa çalındı mı?

      Peki, yurdumuzdaki tarihi eserlerimizin çalınmasını nasıl önleyebiliriz? Bu soruya da yanıt için aşağıdaki yazıya göz atalım:

SON ÜÇ YILDA TÜRKİYE’DEN YURTDIŞINA 888 TARİHİ ESER KAÇIRILDI. BUGÜNE DEK 29’U GERİ GETİRİLEBİLDİ. YETKİLİLER “ÇÖZÜM: VERİLEN CEZALARIN ARTIRILMASI” DİYOR.

      İSTANBUL-Açık hava müzesi görünümünde olan Türkiye, turistler kadar tarihi eser kaçakçılarının da ilgi odağı. Türkiye’de sadece son üç yılda 888 tarihi eser kaçakçılığı ortaya çıkartıldı; bu olaylarla ilgili 2 bin 249 kişi yakalandı. Kaçakçılar, müze ören yeri, kazı evi, cami, kilise gibi yerlerden çaldıkları veya kaçak kazıyla buldukları eserleri yurtiçi ve yurt  dışında pazarlıyor.

      Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şubesi verilerine göre, kaçakçılık olayları en çok Ege ve Akdeniz’de görülüyor. Kaçırılan eserler, genellikle Almanya, ABD ve Britanya gibi gelişmiş ülkelere götürülüyor, buradan tüm dünyaya yayılıyor.

      Bakanlıkta sıkı önlem

      Türk mirasının yabancı koleksiyoncu ve müzelerin eline geçmesine engel olabilmek için Kültür Bakanlığı tarafından özellikle son yıllarda sıkı önlemler uygulanıyor. Bakanlığın 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde aldığı tedbirler şöyle:

1.      Koleksiyonculara belge veriliyor; bu kişiler müze müdürlüklerince denetleniyor.

2.      Kültür varlığı ticareti yapmak istiyenlere kanun kapsamına girmeyen eserlerin alım satımı için müze müdürlüklerince eski eser ticareti ruhsatı veriliyor.

3.      İzinli define kazıları sayesinde kaçak kazıların önlenmesi amaçlanıyor.

4.      Bakanlık, kamu personeline yılda iki kez bilgilendirici seminerler düzenlerken, müze müdürlüklerince de il güvenlik mensupları, ören yerlerine yakın oturanlar ve öğrencilere yönelik düzenli konferans ve seminerler veriliyor, müze ve ören yerlerini tanıtıcı geziler yapılıyor.

      Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre, kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına veya yok olmasına sebebiyet verenlerin beş yıla kadar ağır hapis ve para cezasına çarptırılması öngörülüyor. Bu ceza, eserlerin yurtdışına kaçırılması halinde bir kat artırılıyor.

      Bu yaptırımların yeterli olmadığını düşünen İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı raporda, Kültür Bakanlığı’ndan almasını istediği önlemler şöyle:

1.      Cezalar artırılmalı.

2.      Kaçakçılık konusunda ilgili makamları haberdar edenler ödüllendirilmeli.

3.      Yabancı kazı heyetlerinin çalışmaları yakından izlenmeli.

4.      Gümrük kapılarında polisiye tedbirler alınmalı.

5.      Zenginler koleksiyonculuğa teşvik edilmeli.

6.      Kamuoyu eğitilmeli.

      İnterpol kanalıyla

      İçişleri Bakanlığı’nın aldığı önlemler arasında ise, hazırlanan fotoğraflı envanteri, Gümrük ve Denizcilik Müsteşarlığı ile tüm gümrük kapılarına göndermek bulunuyor. Kaçırılmış eserler Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı Interpol Dairesi kanalıyla yurtdışı temsilciliklerine iletiliyor.

      Ayrıca ikili anlaşmalar ya da davalar kanalıyla eserlerin iadesi sağlanmaya çalışılıyor. Kültür Bakanlığı’nın çalışmaları sonucu bugüne kadar yurtdışına çıkartılan 29 eser, ikili girişimler ve açılan davalar sonucu geri getirildi.Halen Almanya, Rusya, Avusturya, ABD, Danimarka ile Britanya’da bulunan bazı eserlerin getirilmesi için çalışmalar sürüyor.

      Geri almaya çalıştıklarımız:

      İadesi için Almanya, ABD, Danimarka ve Britanya nezdinde çalışmalar yapılan eserler şunlar:

1.      Almanya: Boğazköy Sfenksi, Bergama-Zeus Tapınağı, Aphrodisias, İhtiyar Balıkçı Heykeli, Beyhekim Camii Mihrabı, Truva Eserleri, Aydın’dan kaçırılan eserler.

2.      Rusya: Truva Hazineleri

3.      Avusturya: Üçlü Hekate Heykeli ve Avusturya İnterpol’ünce ele geçirilen eserler.

4.      ABD: Menil koleksiyonundaki Zeugma Mozaği’ne ait parçalar, Herakles heykeli.

5.      Danimarka: Bu ülkenin  David’s Samling Müzesi’nde bulunan Diyarbakır Müzesi Sfenks Figürini, Akşehir Seydi Mahmut Hayrani Türbesi’ne ait Sanduka, Cizre Ulu Camii Tokmağı, İstanbul Nuruosmaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nden  çalınan Kuran Yaprakları.

6.      Britanya: Manş Denizi Batığı’nda ve Heathrow Havaalanı’nda ele geçirilen eserler.

Radikal

      Albüm ile ilgili notlar: Türk-Yunan Metodu  Ver. 1.0 (Arşimet’in Metodu MV) albümü yukarıda geçen (Taner YÖNDER'in çalışması hariç) 10 dosyadan oluşmuştur ve

      Onay Tarihi: 22/7/02

      Onaylandığı Saatler: 14:50-16:20

      İmza Sayısı: 314 (2x157 Sayfa)

      No: 39300

      Noter: Kadıköy 4. Noteri

      künyesiyle 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamına alınmıştır. Bu konuda detaylı bilgi için http://www.ilesam.hacettepe.edu.tr/fsek.html linkine bakmalısınız.